Katalog Keyfi
|
İsmail Başbölük
|
Katalog Keyfi
|
İsmail Başbölük
|
Uzun zamandır aklımdaydı ülkemiz insanında otomobil markalarının algısı ve toplumsal bellekte yer edinişi üzerine yazı yazmak... Bugüne kadar olan izlenimlerimi biraz da kendi yaşantılarımla harmanlayıp bu satırlarda dile getirmeye çalışacağım.
İlk konuğumuz ise “Jaguar” markası olacak. Ülkemizde bilinirliği akla gelebilecek en son markalardan biri olan Jaguar ile başlamamızın "sebebi ne?" diye soracak olursanız o da satırlarda gizli. Bu sene, 26 Nisan'da Asım Ekren’in vefat haberini duydum. Işıklar içinde uyusun. Asım Ekren kim diye soracak olursanız müzik dünyası ile ilgili olanlar daha iyi hatırlayacaktır tabi bir de rotasını 80’li yılların siyaset dünyasına kırmış olanlar, o yılları okumaya meraklı olanlar... Asım Ekren’in müzik dışında siyaset dünyasında da biliniyor oluşu “milli damat” oluşuyla ilgili. Zira dönemin Başbakanı Turgut Özal’ın kızı Zeynep Özal ile evli olan Ekren asıl popülerlerliği bu evlilikle yakaladı. Bizi asıl ilgilendiren yani Jaguar ile ilgili kısım da işte tam bu evlilikle başlıyor. Özal’ın başbakanlığı döneminde otomotiv ithalat rejiminin gevşetilmesi ile ucuz, pahalı pek çok otomotiv markası yerli distribütörler vasıtasıyla ülkemiz pazarına birbiri ardına giriş yapmıştı. Dönemin lüks segment markalarından Jaguar’da “Ortaklar Otomotiv” distribütörlüğünde ülkemize merhaba demişti. Tabii günümüzün reklam argümanları olmayınca sansasyonel bir çıkış yapmak şarttı o dönem için... Ortaklar Otomotiv’de çıkışın şiddetlisini gerçekleştirmişti. Zeynep Özal- Asım Erken çiftine sıfır km en donanımlısından (döneminde 52 milyon lira olan bir araç ve küçük bir örnek vermek gerekirse; o dönemin en iyi yerlisi Ford Taunus yaklaşık 5 milyon lira) hediye edilmişti. Oldukça popüler olan çiftin Jaguar ile gezmesi marka için ülkemizde prestij demekti. Olay ortaya çıktığında büyük bir gürültü koptu, Turgut Özal çok kızdı ve araç iade edildi. Fakat olaylar bununla da bitmedi... BAP( Büyük Anadolu Partisi) isimli bir parti kurulur ve bu partinin amblemi “Davulu delen Jaguar” olur. Davul burada Asım Ekren’in çaldığı çalgıyı, Jaguar ise otomobili ve amblemini simgelemektedir. Bu arada biraz araştırıldığında partinin girdiği ilk seçimlerde hiç de azımsanamayacak şekilde %2'ye yakın oy aldığını görülür. Ortaklar Otomotiv bu olayla istediği algıyı yaratmıştı bence. Sonraki yıllarda da marka globaldeki imajının çok daha ötesinde ülkemizde konumlandı ki “the end” marka konumundaydı adeta. 90’lı yılların sonunda gelen S-Type ve milenyum oyuncağı X-Type modelleri markayı daha alt segmentlerde mücadeleye giriştirmiş olsa da ülkemizde oturmuş yüksek imaj bundan hiç etkilenmedi. 2000’li yıllar dolu dizgin ilerlerken marka 80’li ve 90’lı yıllarda sadece top modeller sattığı zamanlarda olduğu gibi yalnız İstanbul üzerinden satış yapma, basına test aracı tahsis etmeme geleneğini sürdürdü. Sadece ilave olarak Ankara ve İzmir’de servis noktaları açıldı. Ford Mondeo ile aynı platformu paylaşan, kimi motorları ortak olan “Baby Jaguar” X-Type modeli, 39900 euroluk nispeten uygun fiyatıyla satılırken( muadil Volkswagen Passat fiyatları) markanın ülkemizdeki imajı hep tepe noktada kaldı. Aracı alanların büyük kısmı da X-Type’den ziyade asıl olarak 0 km Jaguar imajını almış oldu. Olaylar silsilesi öyle devam etti ki 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Köşk'te üniversite öğrenci temsilcilerine verdiği yemeğe babasının “mütevazi!” X-Type aracıyla giden öğrenci adeta topun ağzına sürüldü. Çocuk ve ailesi bu Jaguar bildiklerinizden değil, Passat’dan bile ucuz açıklaması yapmak zorunda kaldılar. Ortaklar Otomotiv’in Jaguar macerası ve buna eşlik eden çok yüksek imaj 2014 senesine kadar sürdü. Jaguar markasının globalde alınan bir kararla tüm ülkelerde kardeş marka Land Rover’la birlikte satılmasına karar verildi. Durum böyle olunca da Ortaklar Otomotiv, markanın Türkiye haklarını “Borusan Otomotiv” e devretti. Elinde BMW gibi bir marka olan Borusan Otomotiv’in BMW’ye direkt rakip markanın devri işleminde isteği yüksek miydi tartışılır tabi. Ama Land Rover’ın yanına Jaguar koymak da çok zor olmasa gerekti onlar için. Son 5-6 senedeki Jaguar’a gelirsek; bence eski distribütör günlerini mumla arıyor olsa gerek. Model gamında küçük hacimli motor bulunmamasının dezavantajını yaşıyor olsa da ortadaki satış tablosu içler acısı... İnsan, "Ortaklar Otomotiv bu dönemde ne yapardı acaba?" demekten kendini alıkoyamıyor. Şimdiki çocuklar için Jaguar artık lüks ve prestijin üst noktası “the end” marka değil. Elbette halen güzel ama eski algısının çok uzağında... Bizim o güzel çocukluğumuzdaydı Jaguar prestiji.
3 Comments
Otohaber: Otohaber okurları için kendinizi kısaca tanıtır mısınız?
İsmail Başbölük: İsmail BAŞBÖLÜK. Samsun’da yaşıyorum. Okul Öncesi Öğretmeniyim. Çok küçük yaşlardan itibaren otomobil kültürüne ilgi duymaktayım. Yaklaşık 30 senedir bayi bayi, şehir şehir gezerek otomobil kataloğu istiyorum. Otohaber: Katalog koleksiyonu yapmaya nasıl karar verdiniz? İsmail Başbölük: Küçük yaşlarda yaşıtlarım oyuncaklarla oynarken ben gazetelerden, dergilerden araba resimleri kesip oynardım. Kimi zaman da büyüklerim otomobil bayilerinden kataloglar getirirlerdi. İlk başlarda bu katalogları da kesip oynarken bir süre sonra katalogların renkli, kaliteli baskısı, bir bütün halinde olması beni cezbetmeye başladı ve bu katalogları kesmeyip biriktirmek istedim. Babamla bayilere katalog istemeye gitmeye başladık. Doğup büyüdüğüm ilçede otomobil bayisi yoktu ama çevre şehirlerdeki otomobil bayilerine gidiyor yazları da tatile gittiğimiz şehirlerdeki bayileri gezerek kataloglar istiyorduk. İlk zamanlar babam yanımda olurdu ve “oğluma istediği modellerin kataloglarını verebilir misiniz?” derdi. 14-15 yaşından sonra da kendim tek başıma bayilere gidip koleksiyonumu anlatmaya başladım, çantalar dolduracak kadar katalog istedim. Otohaber: Koleksiyonunuz hangi dönemleri ve markaları kapsamaktadır? İsmail Başbölük: Koleksiyonum 90’lı yılların modelleriyle başlayıp günümüzdeki modellere kadar neredeyse eksiksiz bir şekilde uzanıyor. Bayisine ulaşabildiğim hemen her marka ve model koleksiyonumda yer alıyor. Sadece yurtiçi değil son senelerde farklı ülkelere de giderek kataloglar istedim. Yine zaman içerisinde özellikle sosyal medyadaki takipçilerim vasıtasıyla 70’li ve 80’li yılların modellerine ait kimi katalogları da koleksiyonuma katmayı başardım. Otohaber: İlk kataloğunuz neydi? İsmail Başbölük: Koleksiyon yapmaya karar verdikten sonra istediğim ilk katalog birinci nesil Opel Vectra modeliydi. 7-8 yaşlarındaydım ve kataloğu alınca havalara uçtuğumu hatırlıyorum. Otohaber: Koleksiyonunuzda kaç katalog var? İsmail Başbölük: Hiçbir zaman tek tek saymadım. Kataloglarımı sayı olarak görmek onlara haksızlık sayıyorum ama yaptığım fihrist çalışmaları sonucu yaklaşık 6000 adet kataloğum olduğunu tahmin ediyorum. Otohaber: En değerli kataloğunuz/kataloglarınız hangisi? İsmail Başbölük: Özellikle tutkunu olduğum BMW markasına ait olan kataloglarım. Katalog koleksiyonumda onlar için ayrı bir sergileme söz konusu. Diğer kataloglarımı markalarına göre ayrılmış raflarda sergilerken BMW markasını ayrı bir ünite üzerinde sergiliyorum. Yine çocukluğumda çok önemli bir yer tutan hemen her modeliyle bir anım olan Renault markasına ait kataloglarım da benim için özel. Otohaber: Evinizi yarım saat içinde terketmek zorunda kalsanız yanınıza alacağınız üç katalog hangisi olurdu? İsmail Başbölük: Zamandan bağımsız olarak en sevdiğim model olan E24 kasa kodlu BMW 6 serisi kataloğu, çocukluk hayalim ve büyüdüğümde alacağım dediğim otomobil olan Renault 11 Flash kataloğu bir de satıldığı dönem estetik dizaynıyla beni büyüleyen Opel Vectra B kataloğu mutlaka yanımda olurdu. Otohaber: Dijitalleşme ile birlikte kataloglar da azalmaya başladı gibi. Artık daha çok QR kod gibi yöntemler kullanılıyor. Bu konuda ne söylemek istersiniz? İsmail Başbölük: Son dönemde pek çok markanın kataloğuna ulaşmakta zorluk çektiğim bir gerçek. Bazı markaların sadece dijitale yer verme çabasını kolaycılık olarak görüyorum. Evet içinde bulunduğumuz çağ dijitalleşme çağı ama basılı olan hiçbir zaman ölmeyecek bence. Ele sinen kağıdın kokusunu teneffüs etmek bu modern çağda bile paha biçilemez bir keyif... Basılı olan azalacak ama yaşayacak zaman basılı olanı değerli kılıp daha da anlamlandıracak. Otohaber: Koleksiyonumda “Eksik, keşke olsa” dediğin hangi kataloglar var? İsmail Başbölük: BMW Z1 ve Z8 kataloğumun olmasını çok isterdim. Yine ülkemizde Otosan tarafından üretilmiş Ford Taunus’un kimi versiyonları, Ford Sierra ve Mitsubishi Galant katalogları keşkelerim. Otohaber: Peki son olarak kataloglar sadece modellerin teknik üstünlükleri ya da donanımları hakkında bilgi veren kaynaklar mı sence? İsmail Başbölük:Tamamen öyle olmadıklarını düşünüyorum. Ait oldukları modeli tanıtmanın yanısıra içlerinde geçen kompozisyonlarla dönemin giyim-kuşam modası, yeme-içme alışkanlıkları ve yaşam biçimlerini de yansıtıyorlar. Teşekkürlerimle... Nev-i şahsına münhasır: Kişiliği ile herkesten ayrılan, kendine özgü tutum ve davranışları olan, özgün.(bkz:TDK) Otomotiv dünyasının enlerini seçmiş olsak en nev-i şahsına münhasır üretici dendiğinde aklımdan çıkacak ilk marka Subaru olur. Çok uzun yıllardır vazgeçmeden kullandığı boxer motor teknolojisi, istisnasız her modelinde kullandığı simetrik sürekli dört çeker sistemi ve maalesef son yıllarda kendilerinin açıklaması; güvenlik sebebiyle terk ettikleri cam çerçevesi olmayan kapıları... Tüm bunlar Subaru’yu Subaru yapan ve sürüden ayrılmasını sağlayan özellikler olarak zihnimin derinliklerinde yer edinmiş durumda. Ülkemizde de globalde de SUV ve Crossover modellere yönelen ve tüm ürün gamını bu tarz araçlarla doldurmaya başlayan Subaru markasının Avrupa pazarlarındaki amiral gemisi rolünü ise sürüş izlenimini gerçekleştirdiğim Outback modeli üstleniyor. İlk tanıtıldığında Subaru Legacy modelinin bir versiyonu olarak yollara ayak basan Outback ilerleyen zamanlarda bağımsızlığını ilan etti ve başlı başına bir model halini aldı. Yerden yükseltilmiş station wagon tarzıyla, günümüzde premium olarak tabir edilen üreticilerin ürün gamlarında yer vermek için uğraştığı bir akımın ilk temsilcilerinden biri olan Outback; günümüze kadar geçirdiği her nesil değişiminde biraz daha bağımsız biraz daha SUV model olarak görünmeye başladı. 4815 mm uzunluğu, 1540 mm genişliği ile heybetli bir araç olan Outback’in 1840 mm’lik nispeten düşük sayılabilecek yüksekliği ise onu büyük boy SUV’lardan ayıran en önemli yanı. 2015 yılında tanıtılan yeni nesil Outback modeli ülkemize 2.0 litre boxer dizel motor, “Lineartronic” isimli CVT şanzıman ve markanın olmazsa olmazı simetrik sürekli dört çeker sistemi AWD ile ithal ediliyor. Dünyada bir ilk olmasıyla ünlü dizel boxer motor 2.0 litre hacminden 150 hp güç ve 350 nm tork üretiyor. Bu değerler ışığında fabrika verilerine göre 9,9 sn’de 0-100 km/s hızlanmasını tamamlayıp 192 km/s son hız verilerine ulaşıyor. Ortalama yakıt tüketimi ise fabrika verilerine göre 100 km’de 6,1 litre olarak bildirilmiş. Ben ise yapmış olduğum sürüş izlenimimde 8,5 litre yol bilgisayarı verisi yakaladım. Kağıt üzerinde fena görünmeyen değerler direksiyon başında da kendisini gösteriyor. Üstelik boxer motorların kendine has homurtulu sesi keyif veriyor. İlk defa dizel motora sahip bir aracın sesinden etkilenmiş olacağım ki sürüşü tamamlayıp aracı teslim etmeye gitttiğimde kontağı hemen kapatmadan küçük gaz dokunuşlarıyla bir müddet daha motorun sesini dinlemeye devam ettim. Keşke tüm dizel araçların motorları boxer motor olarak tasarlanmış olsaydı düşüncesi aklımdan geçmedi değil..! Sürüş özelliklerine baktığımızda da oldukça olgun bir araç olan Outback, simetrik sürekli dört çeker sisteminin de avantajıyla keyifli bir sürüş hissi yaşattı. Direksiyon sisteminin rahat kullanımı ise beğenimi kazanmayı bildi. Aşırı hisli bir yapıya sahip olmayan direksiyon sistemi bu büyüklükteki bir aracı kontrol için gerekli yapıyı başarıyla yerine getiriyor ve sürücünün isteklerine hızlı yanıt verebiliyor. Aracın en büyük dezavantajı iri gövdesinden olsa gerek dar dönüşlerde sürücüsünden kabiliyet istemesi. Çünkü 11.8 m gibi geniş sayılabilecek dönüş çapına sahip Outback şehir içi sürüşlerde yorucu olabiliyor. İç mekanında klasik Japon otomobili anlayışı gördüğüm Outback’te segmenti ve fiyat grubu için oldukça sade ve gösterişsiz bir iç mekan anlayışı tercih edilmiş. Malzeme kalitesi ve işçilik düzeyinde herhangi bir sıkıntı olmasa da günümüzde insanlar daha gösterişli ve albenili bir kokpit arıyor. Orta konsolda, kokpitle bir tasarlanmış izlenimi veren 7 inçlik dokunmatik merkezi bilgi ekranı kokpitte beğenimi kazanan yegâne unsur oldu. Otomobilin kaliteli deri döşemeleri ve 12 hoparlörlü Harman/Kardon marka müzik sistemi ise iç mekanı özel kılan unsurlardan... Değinmeden geçemeyeceğimiz EyeSight isimli güvenlik sistemi Subaru’nun bu alandaki vizyonu ve gelişimini yansıtan bir teknoloji... Ülkemizde satılan Outback’lerde standart donanımda gelen EyeSight teknolojisi ile araçlar, yayalar ve bisiklet kullanıcıları gibi hareketli nesneler ya da raylar, şeritler gibi sabit nesneleri algılamak için stereo kameralar kullanılıyor. Bu sistem kendi alanında ilk olma özelliği taşıyor. Kullanıcıların önündeki yol için ikinci bir çift göz işlevi gören EyeSight teknolojisi görüntü tanımlama ile üç boyutlu renkli görüntüler yakalayan iki stereo kameraya sahip. Bu iki kameradan alınan görüntüleri şekil, hız ve uzaklığı kesin bir şekilde belirlemek için kullanan EyeSight araçların yanı sıra; motorsiklet, bisiklet ve yayaları da algılıyor. Potansiyel bir tehlike algılandığında sürücüyü uyaran sistem, gerekirse fren sistemini de devreye sokuyor. Ayrıca adaptif hız kontrolü, şerit içi kontrolü, şeritten çıkma uyarısı, şerit takip asistanı, çarpışma öncesi fren sistemi ve çarpışma öncesi gaz kontrolü gibi gelişmiş güvenlik sistemleri de EyeSight ile birlikte sunuluyor. Sürüş izlenimim sırasında kimi fonksiyonlarını deneyimleme şansı bulduğum EyeSight sisteminin verdiği tepkiler ve bunların zamanlaması mükemmel. Oldukça geniş ve ferah bir iç mekân sunan Outback’in hem ön hem arka koltuklarında yeterli baş ve diz mesafesi sunuluyor. 559 litrelik hacim sunan, elektrik kumandalı açılıp kapanabilen kapağa sahip bagaj da hayli kullanışlı. Sonuç olarak ülkemizde Volvo V60 CrossCounty ve Audi A4 Allroad dışında fazla rakibi bulunmayan Outback, bu araçlara karşı daha SUV görünen yapısı ve markasına ait geleneklerle ön plana çıkıyor. Gırtlak dolu tabir edeceğimiz bir donanım paketi ile ülkemize ithal edilen Outback bence yeterli fayda-maliyet oranını yakalıyor. Alınır mı? Sorusuna cevabım ise farklı olmayı sevenlerin kaçırmaması yönünde... - Not: Yazı 13/02/2017 tarihinde kaleme alınmıştır ve o dönemi yansıtır. -Subaru Outback modeli günümüzde yeni nesline geçmiştir fakat ülkemize ithal edilmemektedir. -Yazının hazırlandığı dönemdeki fotoğrafların kaybolması nedeniyle sayfanın isim konseptine de uygun olacak şekilde modelin kataloğundan alınmış fotoğraflar kullanılmıştır. Aramızda Adalet Ağaoğlu’nun “Fikrimin İnce Gülü” romanını okuyanlarımız vardır. Köylü Bayram’ın çocukken köylerine gelen otomobile hayran hayran bakmasını, arkasından koşmasını betimler. Ardından Bayram Ankara’ya gelip oto tamirhanesinde çalışmaya başlar, tek tutkusu ise kazandığı yevmiyelerle araba alabilmektir.. Hikaye böyle bitmez ver elini Acı vatan Almanya. Bayram aslında çöpçülük yapmaktadır ama herkese BMW fabrikasında çalıştığını söyler. Çalışır didinir ve sonunda çok sevdiği, istediği otomobile sahip olur. Sarı Mercedes’e.
İşte İlyas Salman’ın oyunculuğuyla adeta devleştiği “Sarı Mercedes” filmi bu romanın uyarlamasıdır Bayram’ın yürekleri burkan hikayesinin ana vurgusu “otomobil sahibi”olmak kavramıdır. Yine kitaplardan devam edecek olursak “Başlangıcından bitişine Anadol’un hikayesi “ kitabı aslında sadece milli gururumuz Anadol’u anlatmaz, Türk insanının otomobil tutkusunu ve otomobile sahiplik duygusunu işler.. Okumaya yeni başladığım “Tofaş’ın 50 yıllık yolculuğu” kitabı da firmanın tarihi kadar toplumunuzun otomobil sahibi olma istediğini anlatmakta. Elbette satırlarda birkaç cesur, yürekli insanın azminin, emeğinin, çabasının öyküsü “Devrim” arabasına değinmemekte olmaz. O da yine aynı tutkunun ürünüdür ve hüznüdür aynı zamanda Her tutku gibi gerçeğe kolay dönüşmemiştir Türk insanının otomobil sahibi olma sevdası. Pek çok insanımızın bu tutkusu 90’lı yıllara gerçek olmuştur. Güzel zamanlardır 90’lar. Hani pek çok yerde geçer ya “sokakta oynayan son çocuklar” diye. Benimde mensubu olduğum bu nesil ayrıca çocukluğu otomobille geçen ilk nesildi. Bizim babalarımız “araba” sahibi olmuştu. Bizde onun sadece arka koltuğunda değil, yeri kalabalık seyahatlerde bagajında, yeri geldi tenha yerlerde babamızın kucağında yolculuk etmiştik. Daha çok küçükken ilk o arabaların direksiyonunda şöförlük oynadık, yaşımız biraz ilerleyince de o araçları kaçırdık. Şimdi mutlu, mesut bir şekilde kendi otomobillerimizin koltuğunda o güzel günleri özlemle hatırlıyoruz. İlk yazımın konusu koleksiyonum olsun. Sizleri Katalog odamdan görüntüler ile selamlayayım. İlk kataloglarım hemen hemen kendimle yaşıt. Aklım ermeye, gözüm görmeye başladıktan sonra otomobil tutkum oluşmaya başladı. Bu tutkumu dile getirmenin bendeki dili ise kataloglar oldu.
İlkokul çağlarımla beraber itinayla okumaya başladım hepsini, kendim de gidip bayilere istemeye başladım çocuk halimde. Ailecek bir seyahate gitmenin o dönemlerde bendeki karşılığı otomobil bayilerini gezmeye gidip katalog toplamaktı. Yaşım büyüdükçe ilk evden kaçma deneyimlerim otomobil bayisinde sonlandı. 18 yaşımı geçmem ise koleksiyonumun büyümesi demekti. Çünkü daha fazla seyahat, daha fazla bayi ziyareti ve haliyle daha fazla katalog... Sonrasında ise üniversite ve öğretmenlik yıllarım, yurtdışını keşfetmem. Her geçen gün, her geçen sene daha da büyüdü koleksiyonum.. Masanın çekmecesi kutu oldu, kutu dolap. Tek bir dolap büyüdü dolaplar oldu, ardından raflar ardından koca bir oda... Büyümeye devam edecek... Öyle bir tutku benimkisi.. |
Archives |